Yönetici yönetim fonksiyonlarını yerine getiren kişi olarak tanımlanır. Tüm yöneticiler bu fonksiyonları yerine getirmeye çalışırlar, bu uğraşı sonunda bazı yöneticiler başarılı bazıları ise başarısız olarak değerlendirilir. Yöneticilerin başarısını nasıl ölçebiliriz? Bunu belirleyen değerler nelerdir sorusuna cevap bulmaya çalışalım. Burada yönetimde etkililik ve verimlilik kavramlarına değinmemiz gerekmektedir.
Yönetsel Etkililik Nedir?
Yönetsel Etkililik, yönetici pozisyonları için saptanmış çıktı düzeylerine ne oranda erişildiğidir.
Yöneticinin en başta gelen görevi etkili olmaktır. Etkililik girdilerle değil, çıktılarla, yani yöneticinin ne işler yaptığı ya da ne tür niteliklere sahip olduğu gibi ölçülerle değil ne başardığı, istenenleri, amaçları ne derecede gerçekleştirdiği ile ölçülmelidir.
Etkililiğe, yöneticinin belli bir konuda doğru kararlar vererek oluşturduğu sonuç olarak bakılabilir.
Yönetsel etkililik kavramını daha fazla açıklığa kavuşturabilmek için onu «Yüzeysel» ve «Kişisel» etkililikten ayırt etmek gerekir.
Yüzeysel Etkililik dakik olmak, zamanında yanıtlarda bulunmak çabuk karar vermek, büro ya da masasını düzenli tutmak v.s gibi davranışlar yoluyla etkililik görünümü vermeyi içerir. Bu tür niteliklerin önemsiz olduğu iddia edilemez, fakat örgüt amaçlarına ulaşmak açısından bu nitelikler tek başına yöneticiyi başarılı olarak tanımlamak için yeterli değildir.
Kişisel etkililik ise yöneticinin kendi özel amaçlarım gerçekleştirme düzeyini yansıtır. Burada da yönetici görünüşte başarılıdır. Fakat başarısı kendi özel amaçlarına yönelik olup örgüt amaçlarına yeterli katkıda bulunmamaktadır.
Demek ki gerçek yönetsel etkililik ölçülürken yüzeysel ve kişisel etkililiklerin göz önüne alınmaması gerekir.
Her yönetim pozisyonunun etkililik ölçüleri vardır. Yöneticinin işindeki başarısı, yazılı olmasalar hatta bilinmeseler bile, bu ölçülerle değerlendirilir.
Ölçüler, yönetsel etkililiğin sonucu sayılmayabilecek üstleri tarafından beğenilmek, kimseyle çatışmamak ya da terfi etmek gibi olguları değil belirli çıktıları içerirler.
Etkililik kavramını saran karamsarlığın bir kaynağı da verimlilikle etkililiğin tam ayırımının yapılmasıdır.
Yönetsel verimlilik yönetsel çıktıların girdilere oranıdır.
Verimliliğin tek başına bir başarı ölçüsü olarak kullanılması yanıltıcı olabilir. Gerçekten de bir yönetici % 100 verimli fakat % 0 etkili olabilir. Diğer bir deyişle yönetici elindeki kaynakları başarılı bir şekilde kullanıp, sonuca gidebilir.
Fakat ulaştığı sonuç örgüt amaçlarına paralel değilse, örgüte bir katkısı olmuyorsa bu yönetici etkili bir yönetici olarak tanımlanamaz.
Yöneticiler geleneksel olarak verimliliği etkililiğin üstünde tutagelmişlerdir. Yöneticileri doğruyu yapmak yerine yaptığını doğrulamaya, yani seçenekler bulmak yerine çözümlemeye, kaynak dağılımını optimize etmek yerine kaynaklan korumaya, sonuçlara yönelmek yerine komutlara uymaya, kârı çoğaltmak yerine maliyetleri düşürmeye iten etken verimliliğin etkililiğe kıyasla çok daha fazla önemli görülmesidir.
Oysa ki bu açıdan bakıldığında yöneticilerin üstünde durmaları gereken birinci öğenin etkililik olduğu açıktır.
Yöneticileri etkili olmayan bir örgütün de etkili olması, diğer bir deyişle örgütün amaçlarına ulaşması olanaksızdır. Amaçlarına ulaşamayan bir örgütün ise varlığını sürdürebilmesi çok zordur. Örgütler çevreden, geniş sistemden kaynaklarını alırlar (İnsanlar, hammadde, enerji v.b) bunları işlerler ve çevreye bunları çeşitli şekillerde geri verirler. Bir örgütün yaşayabilmesi için çıktısının, aldığı çevresel girdiden fazla olması, sisteme bir şeyler vermesi gerekir. Örgüt bir parçası olduğu geniş sisteme katkıda bulunmamaya başladığı an var oluş nedenini yitirir, etkililiğini yitirdiğinden de sisteme katkıda bulunamaz olur. Sistem ise kendinden devamlı girdi alan fakat kendisine katkıda bulunmayan bu örgütü artık beslemekten vazgeçer. Bu da bir örgütün çöküşüdür, yok oluşudur.
Bunun sonucunda da anlaşılabileceği gibi yöneticilerin etkili ve verimli olması örgütün varlığını sürdürebilmesinin birinci şartıdır.